Ubisoft, Assassin’s Creed ile bize muhteşem bir seri kazandırırken aynı zamanda önemli şehirlerin yüzyıllar önceki hallerini ekranlarımıza taşıyarak gözlerimizin pasını siliyordu. İlk oyunda Orta Doğu’da, serinin ikinci oyunlarında ise İtalya’da gezmiş ve özellikle Roma’nın tarihi günlerine tanıklık etmiştik. Brotherhood daha çıkmadan devam oyununu duyurmuştu yapımcılar ve detaylar yavaş yavaş ortaya dökülünce, dünyada en fazla biz heyecanlanmıştık. Ezio İstanbul’a geliyordu, olması gereken buydu, Roma’dan sonra ancak Kostantiniyye keserdi bünyeleri.
Merak ettiğimiz hangi dönemde geçeceğiydi hikayenin; kısa zamanda açığa çıktı o da. 1500’lü yıllarda Ezio’nun bugüne göre orta yaşlı, o günlere göre yaşlanmış haliyle oynayacaktık. Her yıl çıkarılan AC’den sıkılma aşamasına kadar gelen ben, Ubisoft’un bu sürpriziyle gafil avlandım. Lakin Ubisoft bir konuda bizi şaşırtmadı; önce konsollara çıkardı yapımı ve biz PC oyuncuları yine üvey evlat muamelesine maruz kalıp beklemeye koyulduk. Beklenen an geldi de çoktan geçti, oyunun etkisinden yeni kurtulan ben, ancak incelemeyi yazıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder